30 Haziran 2009 Salı

Keyif Soframız

Hem İstanbul'dan gelen kızımın hem de görümcemle kızının ziyareti şerefine diyete kısa bir ara verip güzel bir keyif sofrası hazırlamaya karar verdik. Ama yine de abartmayalım diye çok çeşit yapmadık :)

Pofuduk Poğaça
Poğaçalar sevdiğim arkadaşım Nesibe'nin tarifi.
Malzemeler:
3/4 paket margarin
2 su bardağı ılık süt
1 su bardağı sıvı yağ
2 yemek kaşığı sirke
1 paket pakmaya
3 yumurta (birinin sarısı üzerine sürmek üzere ayrılacak)
1 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
aldığı kadar un

Yapılışı:
Margarin hariç diğer tüm malzemeler karıştırılıp yoğurulur ve mayalanması için en az 1 saat beklemeye bırakılır. Sonra hazırlanan hamur 10 eşit parçaya ayırılır. Ayrılan parçalar önce ufak parçalar olarak açılır. Açılan ufak parçalardan 5 tanesi aralarına eritilmiş margarin yedirilerek üst üste koyulur ve merdaneyle açılarak yufka büyüklüğüne getirilir.





Büyütülen hamur sigara böreği yapar gibi dilim dilim 20 parça olacak şekilde kesilir. Her dilime hazırlanan iç (içini istediğiniz gibi hazırlayabilirsiniz.Biz sadece peynir maydonoz karışımı koyduk ama patatesli ya da kıymalı da yapılabilir) koyularak kenarları kıvrılmadan sarılır. Hamur pişerken zaten şiştiği için kenarlar kapanıyor.



Sarılan poğaçalar yağlı kağıt üzerine tepsiye dizilerek bir süre bekletilir. Tepside beklerken hamurun kabardığını poğaçalarınızın şiştiğini göreceksiniz. Hepsi kabardıktan sonra yumurtasını sürüp üzerine de zevkinize göre susam, çörekotu ya da haşhaş ekleyip fırına verebilirsiniz.

29 Haziran 2009 Pazartesi

Hemoroidi Olanlar Dikkat

Hemoroid için yıllardır gitmediğim doktor kalmamıştı. Hepsi klasik ilaçlardan verdiler. Başka bir rahatsızlığımdan dolayı ameliyat da yapamadılar. Aylarca çektim. Sonunda çareyi yine doğada buldum. Emekli bir hemşirenin çalıştırdığı aktardan kendisinin önerisiyle, hazırladığı sıvı haldeki at kestanesini aldım. Günde 3 kez yemeklerden önce kullandım. Ve 2 gün sonra etkisini göstermeye başladı. 20 gün kullandım 10 gün ara verip bir 20 gün daha kullandım. 1 senedir de hiçbirşeyim yok. Üstelik hiçbir ilaç da kullanmıyorum. Hiçbir yan etkisi de yok üstelik de idrar söktürücü. İsteyenler internetten araştırabilir. Ben faydasını gördüm bu rahatsızlığı olan herkese tavsiye ederim.

24 Mayıs 2009 Pazar

Yeşil Çay


Annemin en favorilerindendir demek haksızlık olur. Çünkü tek vazgeçilmezidir. Üstelik paket yeşil çaylardan da içmez bilhassa aktardan taze yapraklar şeklinde olanını alır. Acı acı nasıl içtiğini hala bilmiyorum ama çok sağlıklı olduğu kesin.Bakın nelere yarıyor:

Kanser riskini azaltır;kolon,pankreas,rektum,yemek borusu,mesane,mideki sağlıklı hücrelere zarar vermeden, kanser hücrelerinin büyümesini önler.Prostat kanserini azaltır,yumurtalık kanseri ve meme kanserine karşı etkilidir.
Romatoid artrit olanların iyileşmesine yardım eder.
Hipertansiyon riskini azaltır ve kan basıncını ayarlar
Kolestrolü düşürür.
Beyin tümorünü küçültür.
Sigara içenlerde akciğer kanseri riskini azaltır.
Kanser ilaçlarının negatif yan etkilerini azaltır.
Metabolizmayı hızlandırır.
Bağışıklık sisteminin savunma mekanizmasını iyileştirerek,vücudun bakteri ve viruslere karşı savaşmasını sağlar.
Kanın pıhtılaşmasını önleyerek,imme ve kalp krizinin riskinin azalmasına yardım eder.
Böbrek hastalıklarına karşı koruyucudur.
Serbest radikallerin zararlı etkilerini yok eder.
Yeşil çay sakinleştirici etkisi sayesinde yorgunluğun ve stresin azalmasına yardım eder.
Kalp damar hastalıklarına karşı savaşır.
Anti-bakteriyal ve anti-viral özellikleri vardır.
Yeşil çayın içindeki EGCG(epigallocatechin) kuvvetli bir anti-oksidandır.
Menopozun yan etkilerini azaltır.Östrojen etkisi yapan içecekler arasındadır.
Kemikleri yapılandırır. Kemik mineral yoğunluğunu artırır.Yeşil çay kemiğe egsersiz ve kalsiyumla benzer faydalar sağlar.Kemik erimesini önler.
Karaciğeri,alkolden ve diğer zararlı kimyasallardan korur.
Alzheimer,Parkinson gibi hastalıklara karşı korur.
Diş çürümelerini önler
Gribe karşı iyi savaşır.
Gıda zehirlenmelerini önlemeye yardım eder.
Trigliseriti yüksek hastalarının günde iki fincan yeşil çay içmeleri trigliseriti normal seviyeye indirir.
Vücuttaki yağların yakılma sürecini hızlandırır.
Migrene iyi gelir.
İçindeki kafein yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırır.İdrar söktürür.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

~~Yurda'dan İnciler bölüm 2~~

~Tatlımızı yapalım dursun, bi gelen giden olur. (her bayram 1 tepsi tatlı yapılır koyulur ve annemin bi gelen giden olur uyarılarına rağmen aile fertleri tarafından afiyetle yiyip bitirilir) :)

Annemin Favorileri Otları

ISIRGAN OTU

Isırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunlukları nda, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içebilirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.Taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmaları nda, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır.Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!
Kullanım Biçimleri:
Çay Hazırlamak:
Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardagı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.
Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.
Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.Isırganotu Tentürü: Ilkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince kıyılır ve bir sisenin bogazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli siselerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.
El ve Ayak Banyoları: Iki avuç dolusu yıkanmıs kök, sap ve yaprak, 5 litre soguk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.
Saç Yıkamak: 4-5 avuç taze veya kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, agır ateste kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldıgında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soguk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Sevgili Anneciğim!

Sevgili Anneciğim,
Ne garip; yeni yeni farkediyorum ki, çocukları anne olunca çocuklaşıyor anneler... ... Ve insan, zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu bu rol değişiminde anlıyor. Eminim karnındaki ilk tekmemden, hatta doktorların 'Bundan sonra ağır kaldırmak yok' müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı... Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti herşey ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin. Kimbilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz.Yolboyu, kusurlarını hiç görmedik birbirimizin, yeteneklerimizi abarttık karşılıklı; toz kondurmadık üzerimize, kol kanat gerdik... Ben dünyanın en iyi evladıydım, sense; tarihin en iyi annesi... Her çığlıkta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm. Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıylaayakta kaldım.
Sevginle donandım... Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi ;Büyüdüm... Senin kollarında 'sen'den habersiz, bambaşka bir 'ben' çıktı ortaya. Bazen o eski 'ben'e hiç benzemeyen bir 'ben'... Çünkü farkettim ki, anlattığın masalların yaşamda karşılığı yokmuş. Kızlar bir prens umuduyla kurbağaları öpedursun, ben her yalanda burnumu yokladım. Şaşırdım. Bostandaki lahanaların, ısırılmış lahanaların ve benzeri pastoral ninnilerin modasının geçtiğini gördüm sokakta...
Söyleyemedim sana... 'Yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin artık eskisi kadar geçerli olmadığını' anlatan kitapları salonun ortasında açık bıraktım, açıp okuyasın diye... Her kuşağın o vazgeçilmez ikilemi depreşti yeniden; 'Devir de amma değişti' diye yakınırken sen; ben ilginle boğulduğumdan dertlendim. Bir yerim yaralandığında 'Anam görürse ne kadar üzülür' diye gizlemeye çalışmak küçük bir çocuk için nasıl bir yüktür bilir misin?Acından çok onda yaratacağın acı, acıtır canını...
Oysa ne çok acılar paylaştık seninle...Ve ne çok sevinçler yaşadık beraber...Nasıl dar günlerde yardıma koşup, kaç şenliğine ortak olduk birbirimizin? ...Lakin artık kafesten uçma vaktiydi.'Danaların girdiği bostan'da ayakta kalabilmenin yolu, tek başına kanat çırpmayı öğrenmekten geçiyordu.
Yargıladık birbirimizi bir dönem...Sorguladık... ...Sen bana eş dost çocuklarını örnek gösterdikçe, ben seni eş dost ebeveynleriyle kıyaslar oldum. Sen her sohbete 'Bizim çocukluğumuzda...' diye başladıkça ben, değişen takvim yapraklarını koydum önüne...
Nasıl da zalim bir çark bu değil mi? Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun... Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor. Sonrası kâh bir kapı zili beklentisi, kâh bir mektup, kâh bir telefon sesi... Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi... Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları... Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda...Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı... Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk. Ben büyürken seni de büyüttüm.
Şimdi çok daha iyi anlıyoruz birbirimizi... Çünkü küçücük bir el saçlarımı kavrıyor geceleri... Karyola başlarında uykusuz geceler geçiriyorum. Pastoral ninnilerle büyütüyoruz oğlumu; yalancı çocukların burunları uzuyor masallarda, öpülen kurbağalar prens oluyor.
...Ve yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin geçersizleştiğini anlatan kitaplarıkaldırıyoruz salondan gizli gizli... O korkunç çark, acımasız bir hızla dönmeye devam ediyor. Zaman, öğütüyor kuşakları... İnsan ancak mahrum kalınca anlıyor sevginin değerini...Bense sevginden mahrum kalmaya fazla dayanamayacağımı biliyorum.
O yüzden bu Anneler Günü'nde sana upuzun bir ömür diliyorum. Hem biliyor musun?'SENİ ÇOK SEVİYORUM'......

CAN DÜNDAR..

10 Mayıs 2009 Pazar

PiKNiK!

Annemle ilgili bunca şey yazar da piknik yapma aşkını nasıl olur da unuturum :) mümkünse her haftasonu (bi ara gerçekten böyle oluyordu) , bir yeşillik herhangi bir su birikintisi kenarı hiç farketmez, kilim mangal alınır pikniğe gidilirdi. Denizle ben sıkılırdık ama annemle babam o kadar mutlu olurdu ki. Ve cumartesi günü teyzem ve kuzenlerim Antalya'ya gittiler. Bakın bizimkiler onları ilk nereye götürdü :)

Marifetli Yurdanın Marifetli Kızından :)

Fırında Elma Dilim Patates
Fast foodçularda bi dünya paraya yediğimiz elma dilim patatesi yapmak aslında o kadar kolaymış ki. Sadece 5 dakikanızı alıyor. Küçük patateslerden alıp güzelce yıkıyoruz. Ben temiz bulaşık süngerinin sert kısmıyla iyice temizliyorum kabuklarındaki toprakları. Sonra elma şeklinde dilimliyoruz. Fırın tepsisine patatesleri koyup 1 kaşık kadar sıvı yağ gezdirip istediğmiz baharatları ekliyoruz (ben tuz, karabiber, kekik ve pul biber ekledim) patateslerimizi biraz yoğurup baharatların ve yağın iyice karışmasını sağlıyoruz ve fırınımıza veriyoruuuuz.
Kakaolu Kurabiye
Malzemeler
Yarım paket (125g) margarin
1 çay bardağı sıvıyağ
2 çay bardağı toz şeker
2 yumurta
Aldığı kadar un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Kakao

Önce un ve kabartma tozu dışında tüm malzemelerimizi bir kapta karıştırıyoruz sonra azar azar un ilave ediyoruz karıştırarak. Kabartma tozunu da ekledikten sonra yumuşak bir hamur elde edene kadar un ekleyemeye devam ediyoruz. Sonra istediğiniz gibi şekillendirip 200 dereceye ısıtılmış fırında pişirebilirsiniz.


Dün anneanneme gittim ve kurabiyenin nescafeli versiyonunu denedik. O da güzel oldu ama nescafe 3ü 1 arada olduğu için ondan gelen şekeri hesaba katmadık o yüzden şekeri birazcık fazla oldu.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Anneler Günün Kutlu Olsun Annecim!


Sonsuz sevgini, bitmez tükenmez sabrını ancak anne olunca anlayabileceğim herhalde.. Seçme şansım olsaydı yine senin annem olmanı isterdim.. SENİ ÇOOOOKK SEVİYORUMM... Anneler günün kutlu olsun!

8 Mayıs 2009 Cuma

Hamsi Buğulama

Aslında sadece hamsi buğulama değil bütün balık çeşitlerine (istavrit, lüfer, somon, levrek...) ve onları bütün pişirme çeşitlerine (tava, ızgara, buğulama...) bayılırlar annemle babam. Ama böyle fırında yapılıp sulu sulu olan türünü daha bir bayılarak yerler. Bu yemek olduğunda ben tabi aç kalırdım. Annem artık sulu balık yaptığında yanında bir sebze yemeği yapmaya başlamıştı benim için :) Babam sağolsun sabaha karşı 5'te limana giderek bir kasa balık alır ve günlerce çatlayana kadar yerler. Allahtan omega 3 koması diye birşey yok :) yoksa ikisi de çoktan girmişti.

7 Mayıs 2009 Perşembe

Eller Havaya!

Kapı gıcırtısına oynamak diye bir söz vardır ya kesin annemi tanıyan biri söylemiş. Borsa 1 puan yükselse oynar, gecenin bi vakti bi müzik duysa oynar, komşunun kızının dünürünün torunu evlense gider oynar... oynaar oynaar oynar :) Kremlin'in discosunda sabaha kadar dağıtmıştı da bi keresinde dersaneden öğrencime rastlayıp durumu nasıl açıklayacağımı şaşırmıştım :D
anneeeemmm neşen hiç bitmesin.

Pınar Reklamındayız :)

Bunu göstermek için anneler gününe kadar bekleyemedim. Az önce anneme sayfayı verdim ve tabi hemen ağladı :(
(bilgisayarınızın sesini açınız)

http://www.pinarcocuk.com.tr/index.php?id=e96f4710c33a97fd1154edddc27b9c5d

Dantel Tutkusu

Annemle en ciddi kavgalarımızı sanırım bu yüzden yaptık :) Çünkü düğünden önce harıl harıl dantel örüyordu benim için. Ben de dantel hiç sevmem. Üstelik kendisi örmekle yetinmedi konu komşuyu da organize etti 4 bir yandan dantel yağdı bize. Neyse baktım ki annemin bu konuda fikrini değiştirmek için yapılabilecek hiçbirşey yok pes ettim.
Yalnız bi ara teyzem anneme espri yapıp "bilgisayarımın üstüne dantel lazım" demişti ve annem bilgisayar için de dantel örmeye başlamıştı :D

5 Mayıs 2009 Salı

Hıdrellez

Her hıdrellezde mutlaka gül ağacının altına taşlarla şekiller yapılır (resimlerde görüldüğü gibi mesajınızı direk yazabilirsiniz de) :) ya da kağıtlara
dilekler yazılıp altına gömülür. Geçen sene ben kardeşim için ve kendim için taşlardan birkaç şey yazmıştım ve ikisi de oldu! :) bugün yine hıdrellez. Az önce annemi aradım hatırlattım. Haydi herkes gül ağacınaaa :)

3 Mayıs 2009 Pazar

Annemden Öğrendiğim Lezzetler

Mercimek Çorbası
Malzemeler
1 su bardağı kırmızı mercimek
1 orta boy soğan
1 orta boy patates
1 havuç
1 avuç pirinç
su
tuz, karabiber, kekik, pul biber
Soğan, havuç ve patates rondoda çekilir. Yıkanmış mercimeklerle birlikte tencere koyulup üzerine su eklenir. Bir süre kaynadıktan sonra üzerine 1 avuç kadar pirinç eklenir. Kaynatmaya devam edilir. Pişmeye yakın tuzu ve diğer istenilen baharatları eklenir.

Tuzlu Kurabiye
Malzemeler:

1 paket margarin
1 çay bardağı sıvı yağ
1/2 çay bardağı elma sirkesi
1/2 çay bardağı su
3 yemek kaşığı toz şeker
1,5 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
3 yemek kaşığı yoğurt
2 yumurta(birinin sarısını ayırıp üzerine sürüyoruz)
aldığı kadar un (kulak memesi kıvamına gelene kadar işte) :)

Yapılışı çok kolay! Bütün malzemeleri derin bir kapta karıştırıp yoğuruyoruz :)
Sonra istediğimiz gibi şekil veriyoruz.
Annem olsa 1 saat uğraşıp örgü şekilleri falan yapar ama ben o kadar sabırlı değilim.Kalıpla da şekil versek olur.Ve yumurta sarısını sürüp birazcık çörekotu serpiştiriyoruz.200 dereceye ısıtılmış fırında pişiriyoruz.
Kurabiyeleri fırında bırakıp içeri gitmiyoruz :) benimkiler nerdeyse yanmak üzereydi son anda kurtardım. sonra da afiyetle yiyoruz.mmm bak şimdi annemi hatırladım...

Taze Fasülye
Malzemeler:
300 gram taze fasülye (2 kişiyiz çünkü) :)
1 küçük soğan
2 domates
sıvı yağ

Önce soğanları yağda öldürüyoruz. (pembeleşene kadar demiyorum çünkü benim soğanlar hiç pembeleşmedi şimdiye kadar) :) sonra minik küpler şeklinde doğranmış domateslerimizi ekliyoruz ve biraz pişiriyoruz en son yıkayıp ayıkladığımız fasülyelerimizi tencereye atıyoruz
biraz kavuruyoruz ve üzerine sıcak su ekleyip bi miktar da tuz atıyoruz.işte böyle oluyor. Annem soğanlarla beraber biber de atar içine ama bu bibersiz versiyonu :)

Meşhuuurrr Un Kurabiyesi (!!!) (Kaçırmayın üzülürsünüz)
Malzemeler:
1 paket margarin
1 çay bardağı sıvı yağ
yarim paket pudra şekeri
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Aldığı kadar un

Annem sır gibi sakladığı tarifini bu şekilde verdi ama eksik bi malzeme mutlaka vardır diye düşünüyorum :) Çünkü bu kadarını alana kadar bile çatlattı beni. Yapılışını da soramadım artık. Herhalde hepsini yoğurup şekil veriyoruz :) Piştikten sonra da üzerine pudra şekeri serpiştiriyoruz. Ama annem yapınca gerrrrrçekten nefis oluyor. Yiyenler bilir. Olsa da yesek.

Kıymalı Pide
Malzemeler: 1,5 su bardağı ılık süt, 1 çorba kaşığı toz maya, 1 çay kaşığı tuz, 1 çağ kaşığı şeker
aldığı kadar un
İçi:
dana kıyma, maydonoz, soğan, domates, isterseniz biber (ben istemem) :)
Yapılışı:
Bir kasede maya ılık suya eklenir ve şeker de koyulup köpürene kadar beklenir. Diğer taraftan diğer malzemeler hazırlanıp hepsi birden yoğurulur. Kulak memesi kıvamına gelince üzeri güzelce örtülüp sarılarak (annem pikeye sarmam konusunda ısrar ettiği için öyle yaptım) 1 saat bekletilir.
Daha sonra bir kapta kıyma, küp küp doğranmış domates, soğan ve maydonoz da eklenip içi hazırlanır.miktarlarını kendi isteğinize göre ayarlayabilirsiniz. Sonra bekletilen hamurdan parça parça alınarak kayık şekli verilir ve içine de hazırlanan harc koyulur. ve 200 derece sıcaklıktaki fırına verilir.

ANNE

BİR ZAMANLAR doğmak üzere olan bir çocuk varmış. Ve dünyaya gideceği gün Allah’a sormuş:
“Bu kadar küçük ve korunmasızken dünyada nasıl yaşayacağım?”
Allah “Meleklerimin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni hep koruyacak.” diye cevap vermiş.
“Ama lütfen söyle bana, burada Cennet’ te hiçbirşey yapmadan şarkı söylüyor ve gülümsüyorum, ben böyle çok mutluyum.”
“Senin meleğin de sana şarkılar söyleyecek ve sana hergün gülecek. Sen de o meleğin sevgisini hissedeceksin ve mutlu olacaksın.”
“Peki insanlar benimle konuştuklarında ben onları nasıl anlayacağım, ben onların dilini bilmiyorum ki.”
“Meleğin sana dünyadaki sözlerin en güzelini ve en tatlısını söyleyecek, ve görebileceğin en büyük sabır ve ilgi ile sana konuşmayı öğretecek.”
“O zaman seninle konuşmak istediğim zaman ne yapacağım?”
“Meleğin senin ellerini birleştirecek ve sana dua etmeyi öğretecek.”
“Duydum ki dünyada kötü insanlar varmış. Beni kim koruyacak?”
“Merak etme, meleğin seni hayatı pahasına dahi olsa savunacak.”
“Ama ben seni göremeyeceğim için çok mutsuz olacağım.”
“Meleğin sürekli sana benden bahsedecek ve sana bana nasıl tekrar ulaşabileceğini anlatacak, ama beni göremesen de ben hep senin yanında olacağım.”
Tam o esnada Cennet’te ki huzur ortamına dünyanın homurtuları karışmaya başladı. Dünyaya gitmek üzere olduğunu anlayan çocuk aceleyle son sorusunu sordu:
“Peki Allah’ım şimdi gitmek üzereyim, lütfen bana o meleğin ismini söyler misin?”
“Meleğin ismi önemli değil, sen ona ‘Anne’ diyeceksin.”

30 Nisan 2009 Perşembe

Fotoğraf Sanatçısı Yurda

Fotoğraf sanatçısı dediysem fotoğraf çekmekten bahsetmiyorum.Annem fotoğraf çekilme sanatçısıdır :) her nerede bir fotoğraf çekiliyorsa annem ne yapar ne eder o kareye girer. Denizin lise yıllarındaki sene sonu gösterilerinden ise burda hiç bahsetmek istemiyorum. Anlayan anlar :)

29 Nisan 2009 Çarşamba

CikCik ve Sarı Papatya

(buraya fazla birşey yazmaya gerek yok aslında)
Cikciğin de sarı papatyan da seni çoOooOOooOooOoOOoOooOoOOook seviyor anne!

Spor


Annem formuna çok dikkat eder düzenli spor yapar. Her sabah erkenden sahilde yürüyüşünü yapar. o da yetmez spor aletlerinde çalışır. hatta havalar ısınmışsa o da yetmez bir de bütün bunların üstüne denize girer. ve kalan son enerjisini de eve ulaşmakta harcar.
(bu sahilde spor yüzünden pek de ilginç arkadaş çevresi edinmiştir :) yemek yapan amcalar, yabancı uyruklu teyzeler vb.)

Okeye dördüncü Yurda


Enerjisi bitmiş tükenmiş de olsa okey oynamaya hiçbirşey engel olamaz. Çünkü zaten nette okey oynarken taşlar bile tek bir tıkla diziliveriyor. Annemin en büyük zevklerinden biridir. Bir de meşhur masası vardır belli saatlerde "ay benimkiler gelmiştir" diyip bilgisayarın başına koşar :)

Profotöra! :)


Profiterol yemeyi herhalde sevmeyen yoktur. Ama annem sadece hazırını yemekle kalmaz bi de uğraşır didinir saatlerini verir ve kendisi evde "profotöra" yapar. Eğer bunu yapmaya karar verdiği anda yanındaysanız hemen kendinize bir iş uydursanız iyi edersiniz :)

Midye Tava


Kaç kere pazara gitti geldi peki artık yoruldu mu? Hayır annem yorulmaz özellikle sıradaki hedefi midye tavaysa. Ama o her zamanki midyecisi kapandığından beri pek bir hüzünlü...

28 Nisan 2009 Salı

Cumartesi Pazarı


Öncelikle annem beşiktaştaysa hava durumu, sağlık durumu, maddi durumu her ne olursa olsun gün boyunca en az 3 kez pazara gidip gelir :) o "PeeNYe"ler özenle didik didik deşilir. Sadece kendine değil tüüüm aileye mutlaka birşeyler alınır ("yeri güzel" diyerekten). Ama tabi her alınan alındığı kişiye cuk diye olmaz vee bıkmadan usanmadan tekrar tekrar pazara gidilip alınan herşey değiştirilir :)

Güzel günler çabuk geçer...

Kardeşimi dün gece Ankara'ya yolcu ettik. Her güzel şey gibi şu birkaç gün de hemen bitti. Neyse okulu 1 ay sonra kapanıyor gene gelecek...

~~Yurda'dan İnciler~~

> pazarın ucundan 1 kilo domates alıp dönelim

> 1 tane alalım ikimiz yiyelim

> ay ay ay borsa çıktı 3,5 lira kardayım ooh ooooh!

> ben bu diziyi izlemiyorum.aaa bu kız ölmemiş miydi geçen hafta?

27 Nisan 2009 Pazartesi

Annemden Uzakta

Bu anneler günü biraz hüzünlü olacak.Özellikle annem için.Çünkü bu sene ben de kardeşim de annemin yanında olamayacağız.Bu yüzden anneme onu uzaktan da olsa gülümsetebilecek birşey yapmak istedim.Bakalım anneler günü gelene kadar bunu başarabilecek miyim...